8729,53%-1,65
34,27% -0,01
37,42% -0,19
2919,25% -0,29
4858,90% -0,51
CHP KAĞITHANE İLÇE BAŞKANI CİHAN İLİM YEŞİLDAĞ
Türkiye'nin 2024 Paris Olimpiyatları'nda yaşadığı hayal kırıklığı, aslında yıllardır süregelen bir ihmalin, plansızlığın ve spora olan ilgisizliğin sonucu. Bu, 100 yılı aşkın süredir olimpiyatlara katılan bir ülkenin, belki de tarihindeki en kötü performansıydı. Ama Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a göre, bu başarısızlıklar birer “meyve.” Hatta, bu durumu “sporda yaptığımız yatırımların meyvesi” olarak nitelendirdiğinde, kendisiyle gerçekten dalga geçtiğini düşünmemek elde değil.
Berlin, Londra, Helsinki, Melbourne, Roma, Tokyo, Mexico City, Seul, Barcelona, Atlanta, Sidney, Atina, Beijing, Rio de Jenerio, Tokyo ve Paris. 1936’dan bugüne, 1984 Londro Olimpiyatları dışında her olimpiyatta altın madalya sahibi olan ülkemiz, 40 yıllık serüvenin ardından ilk defa altın madalya alamadan olimpiyatları tamamladı. Bu kutlu başarısızlığa ancak Ak Parti iktidarı yakışırdı. 7 oyuncu ile turnuvaya katılan Pakistan atletizmde altın madalya kazanarak Türkiye’nin önünde yer aldı. Bu başarısızlığın faturası ise Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak tarafından federasyonlara kesildi. Atanan sen atayan sen. Sorun yalnızca liyakatsiz federasyon temsilcileri değil. Sorun, aynanın tam karşısında güpegündüz öylece durmaktadır. Güreş ve Halter gibi ata sporlarımızda Taha Akgül’ün 125 kg güreşte kazandığı olimpiyat üçüncülüğü dışında herhangi bir başarımız yok.
Osman Aşkın Bak, federasyonlardan hesap sormaya devam etsin ancak önemli bir soruyu yanıtsız bırakmamak gerekir. Spora bakış açısının bu denli zayıf olduğu ve bütçelerin kısıtlı bulunduğu bir atmosferde asıl sorun, kişiler değildir. Asıl sorun zihniyet meselesidir. Farklı spor dallarında yetenekli gençlerimiz, yurtdışındaki rakiplerine oranla, maddi imkansızlıklar sebebi ile çoğu zaman önceliğini karın tokluğuna çalışmaktan yana kullanmaktadır. Örnek olarak Yusuf Dikeç’in olimpiyat yarışlarından birkaç gün evvel yaşadıkları, spora ve sporcuya bakış açısını tarif etmektedir.
Spor Bakanımız ve federasyon başkanlarımız, Paris’teki başarısızlığa rağmen bir başarı hikayesi yazmak için adeta çırpınıyorlar. Elbetteki ülkemizi temsil eden her sporcumuza saygımız büyük. Onlar bu milletin evladı. Ancak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirttiği meyve bu olimpiyatlarda çoğunlukla çürük çıktı. Spora yaptığın yatırımlardan meyvelerini toplamak istiyorsa Sayın Erdoğan, sistem kurmak ve partizanlık ,liyakatsizliği bırakmak durumundadır.
İBB Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nun Paris’te İstanbul’un olimpiyat adaylığı için birkaç günlüğüne yer kiralamasını “müsriflik” olarak nitelendiren Erdoğan, aynı zamanda ABD’ye bir uçak filosuyla gitmekten geri durmuyor. Peki bu çalışma nasıl yapılacak tek tek ülkelermi ziyaret edilecek. Tabiki göbeğinde bu iş yapılacak.200 bin euro’yu israf olarak görmek, ama aynı zamanda altın varaklı duvarlar arasında oturmak... Sanırım burada da bir ironi var. Peki ya AKP döneminde İBB'nin Güney Kore'ye 13,5 milyon dolar harcayarak 507 kişilik gezi yaptığını biliyor muydunuz? Gökova’daki devasa yazlık saraya harcanan milyarlar? Ya da hiç kullanılmayan Ahlat’taki kışlık saray? Acaba tüm bunlara harcanan paralar için de "meyveler" mi topluyoruz?
Paris'te 102 sporcu ile 18 branşta yarışan Türkiye, toplamda 8 madalya (3 gümüş, 5 bronz) kazandı. Madalya sıralamasında ise 61. sıradayız. Evet, yanlış duymadınız; 61. sıra! Futbol yok! Basketbol yok!1996 Atlanta’dan 2020 Tokyo’ya kadar sürekli yukarıya tırmanan bir ülke, bugün neden bu kadar geriledi? Cevap basit: Spor, yıllardır partizanlık ve yetersiz yönetim tarafından baltalandı. Ama tabii ki, bu kötü gidişatın sorumlusu biz değiliz; meyvelerini topladığımız yatırımların sonucu!
CİHAN İLİM YEŞİLDAĞ